....cin = ....ceğim-....cağım (Geleceğim=Gelcin - Bakacağım=Bakcin gibi)
....cüz = ....ceğiz- ....cağız(Geleceğiz=gelcüz -Bakacağız=bakcüz gibi)
....yala = ....yorlar (Geliyorlar=Geliyala, Bakıyorlar=bakiyala gibi)
....yan = ....yorum (Geliyorum=geliyan, Bakıyorum=bakıyan gibi)
Abce = Amca
Açkı = Anahtar
Alma = Elma
Apteslik = Tuvalet
Arka = Evin arkasındaki çıkıntı-balkon
Basak = Merdiven
Basakdoruğu = Enüst Merdiveni çıkınca
Beyna(Bey ana) = Anneanne veya eski Türklerde otoriter büyükannelere hitap şekli
Bislaç
Deyze = Teyze
Diren = Harman savurmak için, çatala benzer alet
Düven = Harman alırken, sap, saman ve buğdayı ayırmak için mahsul üzerinde yürütülen alet
Evermek = Evlendirmek
Gaga (aga)= Abi
Göynek = Gömlek
Hambar = Anbar
Hozmur(hözmür) = Patates
İdare = Tenekeden yapılmış fitilli gaz lambası
Kara Mancar = Kara Lahana
Kesne = Kestane
Lastik = Kiremit veya Yeşil renkli Plastik ayakkabı
Löküs = Aydınlık olsun diye, pikniktüpüne takılan başlık
Örtme = Yazmanın daha büyüğü, şal olarak kullanılır.
Ötegeçe = Derenin öbür tarafına geçince
Öynük = Önlük
Paçalık = Kadınların etekaltına giydikleri uzun don
Pontul = Pantolon
Pözü = Pazı
Sagu = Sesli ağlayarak ağıt düzme
Samalık = Samanlık
Sofa = Eski ahşap evlerde büyük hol
Su dökmek = Küçük aptesti yapmak
Şarpa = Eşarp
Tam(Dam) = Ahır
Telli = Kadınların özel günlerde(Düğün, Bayram vs.) giydiği, parlak elbise
Vala = Vallahi(diye başlayan yemin)
Varınsağlıcakla = Gittiğiniz yere sağlıkla varın
Yazma = Başörtüsü
Yemişe barba = Beraber yemiş gibi
Yoğurt çalmak = Yoğurt mayalamak
Yuka = Yufka
Zîrat günü = Arife günü veya Mezarlık ziyaret günü
Heykil = İçinde tahıl ürünü saklanan ikili-üçlü tahta sandık
gıygışuk = aralık-yarı açık (kapıyı gıygışuk bırak)
Dürü = Kına gecesi toplanan hediye
zıbara galası = zıbara kalsın
hokurayası = ölürken hokurdasın
boğaz alma vurası = boğazına elma gitsin ölsün
gara gurtlar yiyeveresü = kara kurtlar yesin
deyha = daha orada
gebere galası = geberip kalsın
biğdey = buğday
encek (kedi yavrusu)
eruk = erik
gokyeşil = kertenkele
gavi = sağlam
mintan = gömlek
gartlaç = bi ekmek türü
komeç = yine bi ekmek türü
memdeli = mehmet ali
elasman = ali osman
mustuğa = mustafa
seyin = hüseyin
ercep = recep
cığra = sigara
ıscak = sıcak
coğüz = ceviz
adamın tekesi = delikanlı adam
alaf =hayvanlara verilen yiyecek
guluk = evin en alt katı
temek gotü = hayvanların dışkısının atıldığı yer
çukuruk = tarla yada bahçe kapısı
pırsa = pırasa
gulük = civciv anası tavuk
teyyare = uçak
kerata = yaramaz çocuğa söylenen laf
ibruk = metal su testisi
maştaba = metal bardak
epdeslik = lavabo ve tuvaletin bulunduğu yer
arayer = evin ince uzun odası
yazlık = evin en geniş ve düzenli odası
toğan = tavan
sisetme = ses çıkarma
Wednesday, September 28, 2011
Monday, February 26, 2007
CİDE TARİHÇESİ VE COĞRAFYASI
Anadolu’nun çoğu yöresinde olduğu gibi Cide’nin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir. Homeros yaklaşık 2800 yıl önce yazdığı İlyada’da Cide’den şöyle söz eder. “Yüksek kültürlü Henetlerin yurdundan geçtik; Kiteros’tan Aycelos’tan”.
Aycelos bugünkü Cide’dir. Kiteros’ta doğal bir liman olan ve günümüzde Gideros adıyla bilinen eski bir yerleşim merkezidir. Cide 1213 yılında Anadolu Selçukluların, 1460 ‘da Fatih Sultan Mehmet ‘in Kastamonu’yu almasıyla da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir.
Cide, tarih boyunca ipek yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de “Karaağaç İskelesi “ adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir liman olarak önem kazanmıştır. Önceleri Kastamonu’ya bağlı bir kadılık iken 1868 yılında ilçe olmuştur.
Bartın -Sinop Karayolu üzerinde yer alan ve 103 km. uzunluğunda bir kıyı şeridi ile Karadeniz’e açılan Cide, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğanyurt, Güneyde Şenpazar ve Pınarbaşı, Batıda Bartın ilinin Ulus ve Kurucaşile ilçeleri ile çevrilidir.
İlçenin İl’e uzaklığı Şenpazar üzeri 131 km. Doğanyurt -İnebolu üzeri ise 180 km.dir.
İlçemiz genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir. İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır. Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür. Geçit vermeyen nehir ve çay yoktur. İlçe merkezinde rakım sıfır olup ortalama rakım ise 800–900 m arasıdır. İlçenin %70 ‘i ormanlarla kaplıdır. Başlıca ağaç türleri: kayın, köknar, gürgen, meşe, çam ve kestanedir.
İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekani, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır
Anadolu’nun çoğu yöresinde olduğu gibi Cide’nin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir. Homeros yaklaşık 2800 yıl önce yazdığı İlyada’da Cide’den şöyle söz eder. “Yüksek kültürlü Henetlerin yurdundan geçtik; Kiteros’tan Aycelos’tan”.
Aycelos bugünkü Cide’dir. Kiteros’ta doğal bir liman olan ve günümüzde Gideros adıyla bilinen eski bir yerleşim merkezidir. Cide 1213 yılında Anadolu Selçukluların, 1460 ‘da Fatih Sultan Mehmet ‘in Kastamonu’yu almasıyla da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir.
Cide, tarih boyunca ipek yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de “Karaağaç İskelesi “ adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir liman olarak önem kazanmıştır. Önceleri Kastamonu’ya bağlı bir kadılık iken 1868 yılında ilçe olmuştur.
Bartın -Sinop Karayolu üzerinde yer alan ve 103 km. uzunluğunda bir kıyı şeridi ile Karadeniz’e açılan Cide, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğanyurt, Güneyde Şenpazar ve Pınarbaşı, Batıda Bartın ilinin Ulus ve Kurucaşile ilçeleri ile çevrilidir.
İlçenin İl’e uzaklığı Şenpazar üzeri 131 km. Doğanyurt -İnebolu üzeri ise 180 km.dir.
İlçemiz genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir. İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır. Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür. Geçit vermeyen nehir ve çay yoktur. İlçe merkezinde rakım sıfır olup ortalama rakım ise 800–900 m arasıdır. İlçenin %70 ‘i ormanlarla kaplıdır. Başlıca ağaç türleri: kayın, köknar, gürgen, meşe, çam ve kestanedir.
İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekani, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır
http://derebucagikoyu.spaces.live.com
Aycelos bugünkü Cide’dir. Kiteros’ta doğal bir liman olan ve günümüzde Gideros adıyla bilinen eski bir yerleşim merkezidir. Cide 1213 yılında Anadolu Selçukluların, 1460 ‘da Fatih Sultan Mehmet ‘in Kastamonu’yu almasıyla da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir.
Cide, tarih boyunca ipek yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de “Karaağaç İskelesi “ adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir liman olarak önem kazanmıştır. Önceleri Kastamonu’ya bağlı bir kadılık iken 1868 yılında ilçe olmuştur.
Bartın -Sinop Karayolu üzerinde yer alan ve 103 km. uzunluğunda bir kıyı şeridi ile Karadeniz’e açılan Cide, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğanyurt, Güneyde Şenpazar ve Pınarbaşı, Batıda Bartın ilinin Ulus ve Kurucaşile ilçeleri ile çevrilidir.
İlçenin İl’e uzaklığı Şenpazar üzeri 131 km. Doğanyurt -İnebolu üzeri ise 180 km.dir.
İlçemiz genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir. İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır. Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür. Geçit vermeyen nehir ve çay yoktur. İlçe merkezinde rakım sıfır olup ortalama rakım ise 800–900 m arasıdır. İlçenin %70 ‘i ormanlarla kaplıdır. Başlıca ağaç türleri: kayın, köknar, gürgen, meşe, çam ve kestanedir.
İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekani, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır
Anadolu’nun çoğu yöresinde olduğu gibi Cide’nin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir. Homeros yaklaşık 2800 yıl önce yazdığı İlyada’da Cide’den şöyle söz eder. “Yüksek kültürlü Henetlerin yurdundan geçtik; Kiteros’tan Aycelos’tan”.
Aycelos bugünkü Cide’dir. Kiteros’ta doğal bir liman olan ve günümüzde Gideros adıyla bilinen eski bir yerleşim merkezidir. Cide 1213 yılında Anadolu Selçukluların, 1460 ‘da Fatih Sultan Mehmet ‘in Kastamonu’yu almasıyla da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir.
Cide, tarih boyunca ipek yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de “Karaağaç İskelesi “ adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir liman olarak önem kazanmıştır. Önceleri Kastamonu’ya bağlı bir kadılık iken 1868 yılında ilçe olmuştur.
Bartın -Sinop Karayolu üzerinde yer alan ve 103 km. uzunluğunda bir kıyı şeridi ile Karadeniz’e açılan Cide, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğanyurt, Güneyde Şenpazar ve Pınarbaşı, Batıda Bartın ilinin Ulus ve Kurucaşile ilçeleri ile çevrilidir.
İlçenin İl’e uzaklığı Şenpazar üzeri 131 km. Doğanyurt -İnebolu üzeri ise 180 km.dir.
İlçemiz genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir. İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır. Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür. Geçit vermeyen nehir ve çay yoktur. İlçe merkezinde rakım sıfır olup ortalama rakım ise 800–900 m arasıdır. İlçenin %70 ‘i ormanlarla kaplıdır. Başlıca ağaç türleri: kayın, köknar, gürgen, meşe, çam ve kestanedir.
İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekani, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır
http://derebucagikoyu.spaces.live.com
DEREBUCAĞIKÖYÜ DÜNÜ VE BUGÜNÜ
Kastamonu İli, Cide İlçesi'ne bağlı,Derebucağı Köyü ilçeye 28 km uzaklıkta bir orman ve dağ köyü.
Ne zaman kurulduğu hakkında elde herhangi bir bilgi yok.Ancak Köye bağlı Ilgarini Mağarasındaki kalıntılara, mezarlara ve köydeki çeşitli mezar, Kilise kalıntısı, Ayazmalara bakılırsa Roma ve Bizans dönemlerinde yaşam olduğu sanılmaktadır. Esas olan şuan yaşıyanlar ne zaman gelmiş, rivayetlere göre Köy'ün 1800'lü yılların başında veya ortalarında Kafkaslardan göçen Türk'lerin kurduğu tahmin edilmekte daha sonraları da çeşitli bölgelerden halkların geldiği ve kaynaştığı bir Anadolu köyü.Şöyle ki; köydeki aile lakaplarına bakarsak tam bir Anadolu mozaiği (Gombaşoğulları,Kurtoğulları,Alimoğulları,Arapoğulları,Lazoğulları,Zeybekoğulları, Kuruoğulları,Kadıoğulları,Çaylakoğulları,Keloğulları v.s.).Köy 3 şehidinin ismi belli olmak ile birlikte Arabistan,Balkan, İstiklal harblerinde ve Çanakkale Savaşında şehitler(ismi belli, belli olmayan çok şehit)vermiştir. Köy birleşik nizama göre kurulmuş(evler sıra sıra) ahşap evlerden oluşur.(Son 15 yıldır ahşap evler yıkılıp,betonarmeye dönülüyor) Bu evlerin alt katları ahır ve odunluk olarak kullanılır, üst katları ise yazlık,kışlık,sofa (Giriş ve odaları birbirine bağlayan büyük hol),arka(balkon)ve tuvaletlerden(ev ahalisi kalabalık olduğundan sağda ve solda olmak üzere iki tanedir) oluşur.Bu ahşap evlerde 50 sene evveline kadar aileler(Baba-Oğul-Kardeşler)birlikte yaşadığı için yanyana 2-3 evden birbirine geçilebilirdi.Her oda da aileler birbirini rahatsız etmemesi için Banyo mevcut idi.Böyle düzenli kurulmuş bir köyün 1970 li yıllara kadar ilçeye bağlayacak bir yolu bile yoktu, köy halkı ilçeye yürüyerek,at ile,eşek ile giderek irtibat kuruyor, alışverişini yapıyor ve gene aynı şekilde geri dönüyordu.1970 li yıllarda açılan köy yolu toprak olup yer yer mıcırtaş dökülmüştür.Gene 1970 li yıllarda, köy halkının gayretleri ile Dağdan hortumlar ile SU getirilmiş ve her eve dağıtılmıştır.Ancak 100 kusur hane olan köy gittikçe kalabalıklaştığından ve bu kalabalık ailelere mensup gençler, köyün bir geçim kaynağı olmadığından 1950'li,60'lı,70'li yıllarda büyükşehirlere göçmüş ve köy ihtiyarlara terk edilmiştir.Ancak şimdi bu insanlar emekli olduklarından köylerine dönüyorlar ve eski ahşap evler yıkılıyor yerine betonarme evler yapılıyor.Yeni yetişen nesil geçmişini, nereden geldiğini öğrenebilmek adına yaz tatillerini, Ramazan ve Kurban Bayramlarını Köylerinde geçiriyorlar ve Köy'ün örf-ananesini tanımaya çalışıyorlar.Sizde bu köyü tanımak isterseniz, Valla Kalyonu'nu, Ilgarini Magarasını ve bir harika olan doğasını görmek, Orman ve Dağ havasını koklamak isterseniz.İstanbul'dan, Bartın ve Zonguldak'tan tek araç ile Cide'ye gelebilir.Cide'den de taksi ile veya Köy servis münübüsleri ile DEREBUCAĞIKÖYÜ'ne ulaşabilirsiniz. Şunu Unutmayın, GİTMEDİĞİMİZ, GÖRMEDİĞİMİZ YER BİZİM DEĞİLDİR.
Ne zaman kurulduğu hakkında elde herhangi bir bilgi yok.Ancak Köye bağlı Ilgarini Mağarasındaki kalıntılara, mezarlara ve köydeki çeşitli mezar, Kilise kalıntısı, Ayazmalara bakılırsa Roma ve Bizans dönemlerinde yaşam olduğu sanılmaktadır. Esas olan şuan yaşıyanlar ne zaman gelmiş, rivayetlere göre Köy'ün 1800'lü yılların başında veya ortalarında Kafkaslardan göçen Türk'lerin kurduğu tahmin edilmekte daha sonraları da çeşitli bölgelerden halkların geldiği ve kaynaştığı bir Anadolu köyü.Şöyle ki; köydeki aile lakaplarına bakarsak tam bir Anadolu mozaiği (Gombaşoğulları,Kurtoğulları,Alimoğulları,Arapoğulları,Lazoğulları,Zeybekoğulları, Kuruoğulları,Kadıoğulları,Çaylakoğulları,Keloğulları v.s.).Köy 3 şehidinin ismi belli olmak ile birlikte Arabistan,Balkan, İstiklal harblerinde ve Çanakkale Savaşında şehitler(ismi belli, belli olmayan çok şehit)vermiştir. Köy birleşik nizama göre kurulmuş(evler sıra sıra) ahşap evlerden oluşur.(Son 15 yıldır ahşap evler yıkılıp,betonarmeye dönülüyor) Bu evlerin alt katları ahır ve odunluk olarak kullanılır, üst katları ise yazlık,kışlık,sofa (Giriş ve odaları birbirine bağlayan büyük hol),arka(balkon)ve tuvaletlerden(ev ahalisi kalabalık olduğundan sağda ve solda olmak üzere iki tanedir) oluşur.Bu ahşap evlerde 50 sene evveline kadar aileler(Baba-Oğul-Kardeşler)birlikte yaşadığı için yanyana 2-3 evden birbirine geçilebilirdi.Her oda da aileler birbirini rahatsız etmemesi için Banyo mevcut idi.Böyle düzenli kurulmuş bir köyün 1970 li yıllara kadar ilçeye bağlayacak bir yolu bile yoktu, köy halkı ilçeye yürüyerek,at ile,eşek ile giderek irtibat kuruyor, alışverişini yapıyor ve gene aynı şekilde geri dönüyordu.1970 li yıllarda açılan köy yolu toprak olup yer yer mıcırtaş dökülmüştür.Gene 1970 li yıllarda, köy halkının gayretleri ile Dağdan hortumlar ile SU getirilmiş ve her eve dağıtılmıştır.Ancak 100 kusur hane olan köy gittikçe kalabalıklaştığından ve bu kalabalık ailelere mensup gençler, köyün bir geçim kaynağı olmadığından 1950'li,60'lı,70'li yıllarda büyükşehirlere göçmüş ve köy ihtiyarlara terk edilmiştir.Ancak şimdi bu insanlar emekli olduklarından köylerine dönüyorlar ve eski ahşap evler yıkılıyor yerine betonarme evler yapılıyor.Yeni yetişen nesil geçmişini, nereden geldiğini öğrenebilmek adına yaz tatillerini, Ramazan ve Kurban Bayramlarını Köylerinde geçiriyorlar ve Köy'ün örf-ananesini tanımaya çalışıyorlar.Sizde bu köyü tanımak isterseniz, Valla Kalyonu'nu, Ilgarini Magarasını ve bir harika olan doğasını görmek, Orman ve Dağ havasını koklamak isterseniz.İstanbul'dan, Bartın ve Zonguldak'tan tek araç ile Cide'ye gelebilir.Cide'den de taksi ile veya Köy servis münübüsleri ile DEREBUCAĞIKÖYÜ'ne ulaşabilirsiniz. Şunu Unutmayın, GİTMEDİĞİMİZ, GÖRMEDİĞİMİZ YER BİZİM DEĞİLDİR.
Subscribe to:
Posts (Atom)