Wednesday, September 28, 2011

YÖREMİZE HAS KONUŞMA ŞEKLİ-DEĞİŞİK KELİMELERİMİZ VE LEHÇEMİZ

....cin = ....ceğim-....cağım (Geleceğim=Gelcin - Bakacağım=Bakcin gibi)

....cüz = ....ceğiz- ....cağız(Geleceğiz=gelcüz -Bakacağız=bakcüz gibi)

....yala = ....yorlar (Geliyorlar=Geliyala, Bakıyorlar=bakiyala gibi)

....yan = ....yorum (Geliyorum=geliyan, Bakıyorum=bakıyan gibi)

Abce = Amca

Açkı = Anahtar

Alma = Elma

Apteslik = Tuvalet

Arka = Evin arkasındaki çıkıntı-balkon

Basak = Merdiven

Basakdoruğu = Enüst Merdiveni çıkınca

Beyna(Bey ana) = Anneanne veya eski Türklerde otoriter büyükannelere hitap şekli

Bislaç

Deyze = Teyze

Diren = Harman savurmak için, çatala benzer alet

Düven = Harman alırken, sap, saman ve buğdayı ayırmak için mahsul üzerinde yürütülen alet

Evermek = Evlendirmek

Gaga (aga)= Abi

Göynek = Gömlek

Hambar = Anbar

Hozmur(hözmür) = Patates

İdare = Tenekeden yapılmış fitilli gaz lambası

Kara Mancar = Kara Lahana

Kesne = Kestane

Lastik = Kiremit veya Yeşil renkli Plastik ayakkabı

Löküs = Aydınlık olsun diye, pikniktüpüne takılan başlık

Örtme = Yazmanın daha büyüğü, şal olarak kullanılır.

Ötegeçe = Derenin öbür tarafına geçince

Öynük = Önlük

Paçalık = Kadınların etekaltına giydikleri uzun don

Pontul = Pantolon

Pözü = Pazı

Sagu = Sesli ağlayarak ağıt düzme

Samalık = Samanlık

Sofa = Eski ahşap evlerde büyük hol

Su dökmek = Küçük aptesti yapmak

Şarpa = Eşarp

Tam(Dam) = Ahır

Telli = Kadınların özel günlerde(Düğün, Bayram vs.) giydiği, parlak elbise

Vala = Vallahi(diye başlayan yemin)

Varınsağlıcakla = Gittiğiniz yere sağlıkla varın

Yazma = Başörtüsü

Yemişe barba = Beraber yemiş gibi

Yoğurt çalmak = Yoğurt mayalamak

Yuka = Yufka

Zîrat günü = Arife günü veya Mezarlık ziyaret günü

Heykil = İçinde tahıl ürünü saklanan ikili-üçlü tahta sandık

gıygışuk = aralık-yarı açık (kapıyı gıygışuk bırak)

Dürü = Kına gecesi toplanan hediye

zıbara galası = zıbara kalsın

hokurayası = ölürken hokurdasın

boğaz alma vurası = boğazına elma gitsin ölsün

gara gurtlar yiyeveresü = kara kurtlar yesin

deyha = daha orada

gebere galası = geberip kalsın

biğdey = buğday

encek (kedi yavrusu)

eruk = erik

gokyeşil = kertenkele

gavi = sağlam

mintan = gömlek

gartlaç = bi ekmek türü

komeç = yine bi ekmek türü

memdeli = mehmet ali

elasman = ali osman

mustuğa = mustafa

seyin = hüseyin

ercep = recep

cığra = sigara

ıscak = sıcak

coğüz = ceviz

adamın tekesi = delikanlı adam

alaf =hayvanlara verilen yiyecek

guluk = evin en alt katı

temek gotü = hayvanların dışkısının atıldığı yer

çukuruk = tarla yada bahçe kapısı

pırsa = pırasa

gulük = civciv anası tavuk

teyyare = uçak

kerata = yaramaz çocuğa söylenen laf

ibruk = metal su testisi

maştaba = metal bardak

epdeslik = lavabo ve tuvaletin bulunduğu yer

arayer = evin ince uzun odası

yazlık = evin en geniş ve düzenli odası

toğan = tavan

sisetme = ses çıkarma

Monday, February 26, 2007

CİDE TARİHÇESİ VE COĞRAFYASI

Anadolu’nun çoğu yöresinde olduğu gibi Cide’nin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir. Homeros yaklaşık 2800 yıl önce yazdığı İlyada’da Cide’den şöyle söz eder. “Yüksek kültürlü Henetlerin yurdundan geçtik; Kiteros’tan Aycelos’tan”.
Aycelos bugünkü Cide’dir. Kiteros’ta doğal bir liman olan ve günümüzde Gideros adıyla bilinen eski bir yerleşim merkezidir. Cide 1213 yılında Anadolu Selçukluların, 1460 ‘da Fatih Sultan Mehmet ‘in Kastamonu’yu almasıyla da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir.
Cide, tarih boyunca ipek yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de “Karaağaç İskelesi “ adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir liman olarak önem kazanmıştır. Önceleri Kastamonu’ya bağlı bir kadılık iken 1868 yılında ilçe olmuştur.
Bartın -Sinop Karayolu üzerinde yer alan ve 103 km. uzunluğunda bir kıyı şeridi ile Karadeniz’e açılan Cide, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğanyurt, Güneyde Şenpazar ve Pınarbaşı, Batıda Bartın ilinin Ulus ve Kurucaşile ilçeleri ile çevrilidir.
İlçenin İl’e uzaklığı Şenpazar üzeri 131 km. Doğanyurt -İnebolu üzeri ise 180 km.dir.
İlçemiz genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir. İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır. Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür. Geçit vermeyen nehir ve çay yoktur. İlçe merkezinde rakım sıfır olup ortalama rakım ise 800–900 m arasıdır. İlçenin %70 ‘i ormanlarla kaplıdır. Başlıca ağaç türleri: kayın, köknar, gürgen, meşe, çam ve kestanedir.
İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekani, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır
Anadolu’nun çoğu yöresinde olduğu gibi Cide’nin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir. Homeros yaklaşık 2800 yıl önce yazdığı İlyada’da Cide’den şöyle söz eder. “Yüksek kültürlü Henetlerin yurdundan geçtik; Kiteros’tan Aycelos’tan”.
Aycelos bugünkü Cide’dir. Kiteros’ta doğal bir liman olan ve günümüzde Gideros adıyla bilinen eski bir yerleşim merkezidir. Cide 1213 yılında Anadolu Selçukluların, 1460 ‘da Fatih Sultan Mehmet ‘in Kastamonu’yu almasıyla da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir.
Cide, tarih boyunca ipek yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de “Karaağaç İskelesi “ adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir liman olarak önem kazanmıştır. Önceleri Kastamonu’ya bağlı bir kadılık iken 1868 yılında ilçe olmuştur.
Bartın -Sinop Karayolu üzerinde yer alan ve 103 km. uzunluğunda bir kıyı şeridi ile Karadeniz’e açılan Cide, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğanyurt, Güneyde Şenpazar ve Pınarbaşı, Batıda Bartın ilinin Ulus ve Kurucaşile ilçeleri ile çevrilidir.
İlçenin İl’e uzaklığı Şenpazar üzeri 131 km. Doğanyurt -İnebolu üzeri ise 180 km.dir.
İlçemiz genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir. İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır. Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür. Geçit vermeyen nehir ve çay yoktur. İlçe merkezinde rakım sıfır olup ortalama rakım ise 800–900 m arasıdır. İlçenin %70 ‘i ormanlarla kaplıdır. Başlıca ağaç türleri: kayın, köknar, gürgen, meşe, çam ve kestanedir.
İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekani, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır
http://derebucagikoyu.spaces.live.com

DEREBUCAĞIKÖYÜ DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Kastamonu İli, Cide İlçesi'ne bağlı,Derebucağı Köyü ilçeye 28 km uzaklıkta bir orman ve dağ köyü.
Ne zaman kurulduğu hakkında elde herhangi bir bilgi yok.Ancak Köye bağlı Ilgarini Mağarasındaki kalıntılara, mezarlara ve köydeki çeşitli mezar, Kilise kalıntısı, Ayazmalara bakılırsa Roma ve Bizans dönemlerinde yaşam olduğu sanılmaktadır. Esas olan şuan yaşıyanlar ne zaman gelmiş, rivayetlere göre Köy'ün 1800'lü yılların başında veya ortalarında Kafkaslardan göçen Türk'lerin kurduğu tahmin edilmekte daha sonraları da çeşitli bölgelerden halkların geldiği ve kaynaştığı bir Anadolu köyü.Şöyle ki; köydeki aile lakaplarına bakarsak tam bir Anadolu mozaiği (Gombaşoğulları,Kurtoğulları,Alimoğulları,Arapoğulları,Lazoğulları,Zeybekoğulları, Kuruoğulları,Kadıoğulları,Çaylakoğulları,Keloğulları v.s.).Köy 3 şehidinin ismi belli olmak ile birlikte Arabistan,Balkan, İstiklal harblerinde ve Çanakkale Savaşında şehitler(ismi belli, belli olmayan çok şehit)vermiştir. Köy birleşik nizama göre kurulmuş(evler sıra sıra) ahşap evlerden oluşur.(Son 15 yıldır ahşap evler yıkılıp,betonarmeye dönülüyor) Bu evlerin alt katları ahır ve odunluk olarak kullanılır, üst katları ise yazlık,kışlık,sofa (Giriş ve odaları birbirine bağlayan büyük hol),arka(balkon)ve tuvaletlerden(ev ahalisi kalabalık olduğundan sağda ve solda olmak üzere iki tanedir) oluşur.Bu ahşap evlerde 50 sene evveline kadar aileler(Baba-Oğul-Kardeşler)birlikte yaşadığı için yanyana 2-3 evden birbirine geçilebilirdi.Her oda da aileler birbirini rahatsız etmemesi için Banyo mevcut idi.Böyle düzenli kurulmuş bir köyün 1970 li yıllara kadar ilçeye bağlayacak bir yolu bile yoktu, köy halkı ilçeye yürüyerek,at ile,eşek ile giderek irtibat kuruyor, alışverişini yapıyor ve gene aynı şekilde geri dönüyordu.1970 li yıllarda açılan köy yolu toprak olup yer yer mıcırtaş dökülmüştür.Gene 1970 li yıllarda, köy halkının gayretleri ile Dağdan hortumlar ile SU getirilmiş ve her eve dağıtılmıştır.Ancak 100 kusur hane olan köy gittikçe kalabalıklaştığından ve bu kalabalık ailelere mensup gençler, köyün bir geçim kaynağı olmadığından 1950'li,60'lı,70'li yıllarda büyükşehirlere göçmüş ve köy ihtiyarlara terk edilmiştir.Ancak şimdi bu insanlar emekli olduklarından köylerine dönüyorlar ve eski ahşap evler yıkılıyor yerine betonarme evler yapılıyor.Yeni yetişen nesil geçmişini, nereden geldiğini öğrenebilmek adına yaz tatillerini, Ramazan ve Kurban Bayramlarını Köylerinde geçiriyorlar ve Köy'ün örf-ananesini tanımaya çalışıyorlar.Sizde bu köyü tanımak isterseniz, Valla Kalyonu'nu, Ilgarini Magarasını ve bir harika olan doğasını görmek, Orman ve Dağ havasını koklamak isterseniz.İstanbul'dan, Bartın ve Zonguldak'tan tek araç ile Cide'ye gelebilir.Cide'den de taksi ile veya Köy servis münübüsleri ile DEREBUCAĞIKÖYÜ'ne ulaşabilirsiniz. Şunu Unutmayın, GİTMEDİĞİMİZ, GÖRMEDİĞİMİZ YER BİZİM DEĞİLDİR.